Kemalizm
ve 1923 Devrimi
Yanlışlar
ve Yalanlar Arasından Hakikate Ulaşmak
Osmanlı’nın Mirası
Ticaret
sermayesi, genişleyen hareketi içinde dünyanın farklı yörelerindeki kapitalizm
öncesi sosyoekonomik formasyonların
ürünlerini gittikçe daha yaygın biçimde kendi
devresine katar. Böylelikle, Latin Amerika’dan Asya’ya, dünyanın değişik
yörelerindeki toplumlar tek
bir dünya pazarının
birer parçası haline gelir.
Dünya Pazarıyla Bütünleşirken…
Osmanlı
da 16. yüzyılda başlayan ve adım adım gelişen bir süreç içinde Batı Avrupa
merkezli dünya
pazarıyla bütünleşmiştir.
Başlangıçta tahıl ve hammadde ihracatçı biçimde ortaya çıkan bu bütünleşme, 19.
yüzyılla birlikte aynı zamanda Osmanlı ülkesinin yükselen sanayi kapitalizminin mamul ürünlerinin bir pazarı
haline gelmesiyle ileri
bir evreye ulaşır.
Mali Bunalım ve Özel Mülkiyetin Doğuşu
Batı
Avrupa’da önce ticaret sermayesinin, daha ileriki bir aşamada ise sanayi
kapitalizminin yükselişi, Osmanlı toplumunda hakim olan kapitalizm öncesi
üretim ilişkilerinin çözülüş sürecini başlatan dinamikleri de harekete geçirdi.
Meta Üretimi Eski İlişkileri Tasfiye Ediyor…
…Ama
meta üretiminin kendisi eski üretim tarzının gözeneklerinde gelişirken, kurulu
düzenin bütünsel işleyiş mantığında gedikler açarak eski ilişkilerin
tasfiyesiyle sonuçlanacak bir süreci harekete geçirir.
Toprakta Özel Mülkiyetin Gelişimi
Tarımsal
üretimin gözeneklerinde tüccar ve tefeci sermayesi her zaman toprakta
özel mülkiyetin önkoşulu
olmuştur. Osmanlı toplumu da bu kuralın bir istisnası olmayacaktır. Mültezim ve
tüccara paralel olarak, merkezi bürokrasinin büyüyen bir bölümü, önce vakıf
türü hukuksal biçimlerden yararlanarak, ardından daha açık biçimler altında,
toprakta özel mülkiyeti kurar… 19. yüzyılda Osmanlı tarihi biraz da burjuva
toplumunun bu temel direğinin güvenceye kavuşması üzerine verilen mücadelelerin
tarihidir.
Burjuva Toplumunun Önkoşulları
19.
yüzyıl boyunca Osmanlı toplumu büyük iç çatışmalara, iktidar mücadelelerine,
kitlesel ayaklanma ve kırımlara, politik ve hukuksal üstyapıda dönüşümlere ve
geri dönüşlere, düşünsel alanda köklü bir değişime sahne oldu.
Bütün
bu toplumsal çalkantının temelinde sosyoekonomik yapıda ve onun bir sonucu
olarak sınıf bileşiminde yaşanan çığır açıcı değişim yatar.
Osmanlının En Gelişmiş Bölgeleri
Elbette,
tersine, bu toplumsal çalkantı ve ona eşlik eden politik mücadeleler de
sosyoekonomik yapının değişimi
ya da eski biçimiyle muhafazası
yönünde önemli etkilerde bulunur.
İniş
çıkışlarıyla atılım ve geri dönüşleriyle bu süreç, 20. yüzyılın eşiğine
ulaşıldığında, Osmanlı’yı, en azından en gelişmiş bölgelerini, burjuva
toplumuna doğru bir sıçrama
yapmaya hazır hale getirdi.
19. yy.: Burjuva Toplumunun Önkoşullarının Oluşumu
Bir
burjuva toplumunun oluşumunun en önemli önkoşulu elbette kapitalist üretim
tarzının gelişmesine uygun bir ekonomik ilişkiler zincirinin artan ölçekte
toplumun ekonomik hayatına damgasını vurmasıdır.
Burada
ele alınması gereken ilk etken, farklı üretim birbirine bağlayarak, sermayenin
üzerinde hareket edebileceği bir zemin yaratan meta üretiminin
yaygınlaşmasıdır.
Burjuva Toplumunun Önkoşulları: Ticaret Antlaşmaları
19.
yüzyıl Osmanlı ekonomisi bu açıdan son derecede önemli gelişmelere sahne
olmuştur. Bu konuda dönüm noktası, İngiltere ile 1838’de imzalanan Ticaret
Antlaşmasıdır.
Bu
antlaşmalarla açılan dönemde Osmanlı ülkesi, sanayi devrimini yaşamakta olan Batı
Avrupa ekonomisiyle hızlı bir bütünleşme süreci içine girer; bu da Osmanlı’nın gittikçe artan
sayıda yöresinin (Ege, Akdeniz, Adana, Selanik, Şam, Halep vb.) bir
meta dolaşımı ağının içine çekilmesi anlamına gelir. İhracat için üretimin artışı,
parasal gelir akımlarının kendinden önceki, kullanım değerlerine bağlı
ekonominin yerini alışı, ülkenin doğrudan dış pazarlara bağlı olmayan
yörelerinde de meta üretiminin gelişmeye başlamasına yol açar.
Kapitalist Gelişme mi, Yarı Sömürgeleşme mi?
Yarı-sömürge,
genel anlamda ekonomisi emperyalist hakimiyet altındaki ülke demek değildir. Politik bağımsızlığına sahip
olmakla birlikte, modern devlete özgü bazı işlevsel alanlarda yetkileri
emperyalizme devretmiş ülke demektir.
Yalıtılmış
feodal ya da her tür kapitalizm öncesi birimlere değil de, bütün bir ülkeyi
kavrayan ve dünya ekonomisine bağlayan bir meta dolaşımı ağına dayanan bütün modern ekonomilerde, devletin
ekonomiye ilişkin, zorunlu olarak yerine getirmesi bazı işlevler vardır.
Bunların başında iki temel unsur gelir: ulusal paranın yönetimi ve devlet
maliyesinin düzenlenmesi.
Bu iki temel unsurunu denetleyemeyen devletler, (…) “mali
esaret” altında demektir. Yani politik
alandaki bağımsızlığı yarım bir bağımsızlıktır.
Böylece
Osmanlı’nın 19. yüzyıl boyunca yaşadığı değişim içinde kapitalist
gelişme ile yarı-sömürgeleşmenin tek bir sürecin iki veçhesi olduğu ortaya
çıkıyor.
Cumhuriyetin
Kuruluşu: Kitlesiz Burjuva Devrimi
Yöntem
ve Teori Sorunları: Burjuva Devrimi Nedir?
Kemalizm
Üzerine Sol Yorumlar
Kemalist
Devrimin Doğası
Kemalizm
Karşısında Sol Liberalizm
Kemalizm
ve Solu
Milli
Mücadele Anti-Emperyalist Midir?
Milli
Mücadele ve “Kürt Sorunu”
Bir
Bütün Olarak Milli Mücadele: Jakoben Olmayan Bir Burjuva Devrimi
Hürriyet
Devrimi: 1908 Devrimi
Çokuluslu
Halk Devrimi
İttihat
ve Terakki ya da Jön Türkler
Sanayi
Kapitalizminin Şafağı: Devletçilik
Kemalizmin İlkeleri
Saltanat
ve Hilafet
Ulusal
Kurtuluş Savaşı Ne Değildi?
Mustafa
Kemal’in Mirası Nedir? Ve Önemli Midir?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder