Kısmı Zaferlerden Kökten Kurtuluş

"Almanya için bir ütopyacı düş olan şey, radikal devrim, insanın genel kurtuluşu değil, kısmi, sırf siyasal bir devrim, yapının temellerini ayakta bırakan bir devrimdir. (...) kısmi bir kurtuluş (...) sivil toplumun bir kesiminin kendisini kurtararak genel egemenliğe ulaşmasıdır. (...) Ama Almanya'da hiçbir sınıf, onu toplumun yıkıcı temsilcisi yapacak cüret, kararlılık ve acımasızlığa sahip değildir... Almanya sonuna kadar giden bir devrim yapmadıkça, devrim yapmış olamaz. Almanya'da Ortaçağ'dan kurtuluş Ortaçağ üzerindeki kısmi zaferlerden de kurtuluşla mümkündür."

"Bu sosyalizm, genel olarak sınıf farklılıklarının; bu sınıf farklılıklarının dayandıkları bütün üretim ilişkilerinin; bu üretim ilişkilerine tekabül eden bütün toplumsal münasebetlerin ortadan kaldırılmasına; bu toplumsal münasebetlerden çıkan bütün düşüncelerin alaşağı edilmesine varana kadar devrimin sürekliliğinin ilanıdır ve, zorunlu bir geçiş uğrağı olarak proletaryanın sınıf diktatörlüğüdür.''

"Bizim için mesele, özel mülkiyetin şekil değiştirmesi değil, yokedilmesi; sınıf uzlaşmazlıklarının yumuşatılması değil, sınıfların ortadan kaldırılması; varolan toplumun iyileştirilmesi değil, yeni bir toplumun kurulması olabilir ancak".

Acımasız bir eleştiri, tümüyle serbest düşünme, gerçeğe mutlak sadakat ve bilimle...

Sevgiyle kalın...

29 Şubat 2012 Çarşamba

KAÇ ÜLKEDE SOSYALİZM MÜMKÜN?


  1. İki Ayrı Ölçek Problemi: Hangisi Önemli?

  2. Tek ülkede sosyalizm/dünya devrimi tartışması, esas olarak birkaç soru etrafında döner. Bu soruların daha baştan birbirinden ayrıştırılarak yalın biçimde ifade edilmesi, tartışmayı içinden çıkılamaz hale getiren kafa karışıklıklarından kurtulmak için elzemdir. Bu sorulardan ilki, sosyalist devrimin hangi ölçekte zafer kazanabileceği, başka bir deyişle, proletaryanın hangi ölçekte burjuvazinin iktidarını devirerek başa geçebileceği sorusudur. Bundan çok farklı olan ikinci soru, sosyalist/komünist, yani sınıfsız bir toplumun kuruluşunun hangi ölçekte tamamlanabileceğidir. Başka biçimde ifade edilecek olursa, komünizm kapitalizmin yerini hangi ölçekte alabilir?

  3. Tartışmanın Önemi Nedir?
  4. 20. yüzyıl sosyalist kuruluş deneyiminin çöküşünün birkaç asli nedeninden biri tek ülkede sosyalizm programıdır. Yukarıda Marksizmin klasik ölçek sorununun “dünya-tarihsel” bir önem taşıdığını söylememizin nedeni tam da budur.
  5. Elinizdeki yazı, tek ülkede sosyalizm/dünya devrimi tartışmasını iki temel nedenle yeniden gündeme taşıma amacındadır. Birincisi, geçmiş sosyalist inşa deneyimlerinin neden çöktüğünü anlamadan gelecekte sosyalizmin inşasında başarıya ulaşmayı amaçlamak, işi bütünüyle talihe bırakmak demektir

  6. Stalin-Trotskiy mi yoksa Lenin-Stalin mi?

  7. Tek mi, Çok mu, Tüm mü?

  8.       Önce Komünistler Ligası’nın 1848’de yayımlanmış olan ve Komünist Manifesto adıyla bilinen ünlü programına bakalım:
  9.      “Hiç olmazsa önde gelen uygar ülkelerin birleşik eylemi, proletaryanın kurtuluşunun ilk koşullarından biridir.”
  10.      Manifesto’nun meseleyi “uygar ülkeler” olarak koymuş olması, yazıldığı çağda kapitalizmin gelişiminin Avrupa kıtasının Batısı ve Amerika kıtasının kuzeyi ile sınırlanmış olmasıyla ilgilidir. Buna rağmen, Manifesto yazarlarının “uygar ülkeler” ile yetinmeyerek “hiç olmazsa” sınırlamasıyla bütün dünyayı işaret ettiği de gözden kaçmamalıdır.
  11.       Marx ve Engels’in hayatlarında katıldıkları ikinci politik örgüt, bugün I. Enternasyonal olarak anılan Uluslar arası işçi Birliği’dir. I. Enternasyonal’in Marx tarafından kaleme alınan Geçici Tüzüğü’nde sosyalizmin zorunlu olarak uluslar arası  bir doğası olduğu açıkça ortaya konulur:
  12.   “Emeğin kurtuluşu ne yerel, ne de ulusal bir sorundur; modern toplumun var olduğu bütün ülkeleri kapsayan ve çözümü için en ileri ülkelerin teorik ve pratik birliğine bağlı olan bir toplumsal sorundur.

  13. Engels ,Dünya Pazarı ve Dünya Devrimi

  14.    Engels “bu devrimin yalnızca tek ülkede yer alması olanaklı olacak mıdır?” sorusuna şu cevabı veriyor:
  15. “Dünya pazarını yaratmış olan büyük sanayi, yeryüzündeki bütün halkları ve özellikle de uygar halkları öylesine birbirine bağlamıştır ki, her halkın başına gelecekler, bir ötekine bağlıdır…Komünist devrim, bu yüzden, hiç de salt ulusal bir devrim olmayacaktır, bu, bütün uygar ülkelerde, yani en azından İngiltere, Fransa, Amerika ve Almanya’da, aynı zamanda yer alan bir devrim olacaktır… Bu, dünya çapında bir devrimdir, ve dolayısıyla kapsamı da dünya çapında olacaktır
  16. .” (Engels, 1993: 170)

  17. Sermayenin Dünya Pazarını Yaratma Eğilimi

  18.   Bizim burada incelediğimiz özgül ölçek sorunu bakımından, sermayenin hareket yasaları arasında öne çıkan, sermayenin dünya pazarını yaratma eğilimidir.

  19. Tek ülkede sosyalizm mümkün mü?

  20.     
  21.    Dünya pazarının oluşumu bir kez sermayenin bir hareket yasası olarak saptandığında, Marx ve Engels’in işçi sınıfının kurtuluşunun neden ancak en azından kapitalizmin yerleştiği toplumların hepsinde birden gerçekleşebileceğinde ısrar ettiğini anlamak mümkün hale gelir. Marksizm’in kurucuları bu temelde tekil ülkelerde sosyalizmin kuruluşunun olanaksız olduğunu ileri sürmüşlerdir.

  22. Fransa’nın Ulusal Duvarları

  23. Marx, daha sonra, bu konuya 1848 Fransız devrimi sırasında proletaryanın yanılsamalarını ele alırken değinmiştir.
  24. “Nasıl işçiler burjuvaziyle yan yana kendilerini kurtarabileceklerini sandılarsa, aynı şekilde, geriye kalan burjuva uluslarla yan yana Fransa’nın ulusal duvarları içinde bir proleter devrimini tamamlayabileceklerini sandılar. Fakat Fransa’nın üretim ilişkileri, Fransa’nın dış ticareti, dünya pazarındaki konumu ve dünya pazarının despotu İngiltere’ye çarpacak bir devrimci Avrupa savaşı olmadan Fransa bu yasaları nasıl parçalayacaktı?”
  25. Görüldüğü gibi, burada “Fransa’nın ulusal duvarları içinde proleter devriminin tamamlanabilmesi” olanaksızlığı, tam da kapitalizmin oluşturmuş olduğu dünya pazarının belirleyiciliği temelinde reddediliyor.
  26. “Burjuva toplumunun kendine özgü görevi, hiç olmazsa taslak halinde, dünya pazarını ve bu Pazar üzerinde yükselen üretimi yaratmaktır. Dünya yuvarlak olduğuna göre, Kaliforniya ve Avustralya’ya yerleşilmesi ve Çin ve Japonya’nın açılması bu süreci tamamlamış gibi görünüyor. Bizim açımızdan zorlu soru şu: Kıta’da devrim her an patlak verebilir ve üstelik derhal sosyalist bir niteliğe bürünecektir. Peki, burjuva toplumunun hareketi çok daha geniş bir alanda hala yükseliş içinde olduğuna göre, devrim dünyanın bu küçücük köşesinde ezilmeyecek midir?” (Marx-Engels, 1975: 103-104)
  27. “Fransa’da burjuvazinin devrilmesi, Fransız işçi sınıfının zaferi ve genel olarak işçi sınıfının özgürleşmesi, bu yüzden Avrupa’nın özgürleşmesinin baş sloganıdır.
  28. Ama İngiltere, koskoca ülkeleri kendi proleterlerine dönüştüren, devasa kollarıyla bütün dünyayı sarmalayan, şimdiden bir kez Avrupa Restorasyonu’nun maliyetini üstlenmiş olan, içerisinde sınıf çelişkilerinin en keskin ve en hayasız biçimlerine ulaştığı bu ülke - İngiltere devrimci dalgaları kıran kaya gibidir, yeni toplumun doğmadan önce boğulduğu ülkedir. İngiltere dünya pazarına hakimdir. Avrupa kıtasının herhangi bir ülkesinde, İngiltere olmaksızın Avrupa kıtasının bütününde ekonomik ilişkilerde herhangi bir altüst oluş, bir bardak suda fırtınadır. Her bir ülkenin kendi içindeki sınai ve ticari ilişkiler öteki ülkelerle ilişkileri tarafından yönlendirilir ve dünya pazarıyla ilişkisine tabidir. Oysa dünya pazarında İngiltere hakimdir, İngiltere’de ise burjuvazi” (Marx, 1849).
  29. Ne var ki, Fransa’da her toplumsal ayaklanma İngiliz burjuvazisi tarafından, Büyük Britanya’nın dünya üzerinde kurmuş olduğu hakimiyet tarafından engellenecektir. Fransa’da ya da bir bütün olarak Avrupa kıtasında en kısmi reform, eğer kalıcı olması isteniyorsa, sadece bir iyi niyet dileğidir. Yaşlı İngiltere’yi sadece bir dünya savaşı alt edebilir, çünkü sadece bu, İngiliz işçilerinin örgütlü partisi olan Çartistlere kendilerini ezen güçlü sınıfa karşı başarılı bir ayaklanma için gerekli koşulları sunabilir. Ne zaman Çartistler İngiliz hükümetinin başına geçerler, o zaman toplumsal devrim ütopya alanından gerçeklik alanına adımını atacaktır.” (Marx, 1849)

  30. Dünya Ekonomisi ve Dünya Politik Sistemi
  31. Ülkeleri Acımasızca Karşı Karşıya Getiren Emperyalizm Dönemi

  32.     Farklı gelişme düzeylerindeki ülkeleri ve kıtaları bir karşılıklı bağımlılık ve karşıtlık sistemi içinde birleştiren, gelişimlerinin çeşitli aşamalarını aynı düzeye getiren ve aynı zamanda derhal bunlar arasındaki farklılıkları arttıran ve ülkeleri acımasızca karşı karşıya getiren dünya ekonomisi, tek tek ülkelerin ve kıtaların ekonomik yaşamı üzerinde hüküm süren güçlü bir gerçeklik haline gelmiştir. Tek başına bu temel olgu, bir dünya komünist partisi düşüncesine erişilmez bir gerçeklik kazandırmaktadır.
  33.     Emperyalizm, bir bütün olarak dünya ekonomisini gelişimin özel mülkiyet temelinde genel olarak ulaşabileceği en yüksek evreye getirerek, taslağın girişinde oldukça doğru olarak ifade edildiği gibi, “dünya ekonomisinin üretici güçlerinin büyümesi ile ulusal-devlet engelleri arasındaki çelişkiyi aşırı derecede şiddetlendirmiştir.”

  34. Lenin ve Paralel Uluslararası Eylem
  35. İlerle ya da Yok Ol!

  36. Dünya emperyalizmi, ilerleyen muzaffer bir toplumsal devrimle yan yana yaşayamaz.”
  37. Geriliğimiz bizi ileri itti ve eğer diğer ülkelerin ayaklanan işçilerinin güçlü desteğiyle karşılaşana kadar dayanamazsak yok olacağız.”
  38.  
  39. Sosyalizmin Zaferi mi Proletarya İktidarının Sağlamlaşması mı?
  40. Çocuklarımız mı Yoksa Torunlarımız mı?

  41. Sosyalist İnşanın İki Aşaması

  42. Şüphesiz, bu temel görev için bile, 1918’in başında çok kısa bir süre saptandı. Bu tümüyle, Lenin’in “o zaman şimdi olduğumuzdan çok daha akılsızdık” diyerek Komintern’in Dördüncü Kongresinde alaya aldığı saf pratik “yanlış hesaptı.” Fakat “biz genel perspektifler açısından doğru bir görüşe sahiptik ve on iki ay zarfında ve geri bir ülkede tam bir ‘sosyalist düzenin’ kurulmasının olanaklı olduğuna bir an için bile inanmadık.” Bu ana ve nihai hedefe, sosyalist bir toplumun inşasına erişme, Lenin tarafından tüm üç kuşağa bırakılmıştı; kendimiz, çocuklarımız ve torunlarımız.
  43. Üretici güçler ulusal sınırlarla uyumlu değildir. Sadece dış ticaret, işgücü ve sermaye ihracı, toprakların fethi, sömürge politikası ve son emperyalist savaş değil, aynı zamanda kendine yeterli bir sosyalist toplumun ekonomik olanaksızlığı da buradan doğar. Kapitalist ülkelerin üretici güçleri, ulusal sınırları çok önceden yıktı. Ne var ki sosyalist toplum sadece en ileri üretici güçler üzerinde, tarım dahil tüm üretim süreçlerine elektrik ve kimyanın uygulanması üzerinde; modern teknolojinin en yüksek öğelerinin birleştirilmesi, genelleştirilmesi ve en yüksek gelişme düzeyine yükseltilmesi üzerinde inşa edilebilir.

  44. Sosyalist Toplumu İnşa Görevi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder