![]() |
| Mısır, Kasım 2011 |
Tunus'ta meydana gelen çok çirkin bir olay, Arap Baharı'nın ne kadar önemli ve devrimci olduğunu gösteriyor. Ve evet, Mısır, Libya ve Tunus'ta geçen yıl yaşanan tüm sıkıntılara rağmen, Arap Baharı ifadesinin doğru olduğunu ve devrimlere tanıklık ettiğimizi ısrarla söylüyorum. Gazze'deki yönetimin başbakanı ve Hamas lideri İsmail Haniye bu ay, beş günlük resmi bir ziyaret için Tunus'a geldi. Haniye'yi havaalanında karşılayan, hükümetin büyük ortağı Ennahda'nın militanları, "Yahudilere Ölüm!" ve "Yahudileri Kovun!" sloganları attı. Karşılamaya ait görüntüler Facebook'a konulunca, tepkiler yükseldi. Çok sayıda Tunuslu, Facebook sayfasına "Kendimi tıraşsız bir Selefi'den ziyade Tunuslu bir Yahudi'ye daha yakın hissediyorum" mesajını koydu. Bu "kepazeliği" kınayan ve eski insan hakları eylemcisi olan Tunus Devlet Başkanı Munsif Marzuki'yi sert bir tutum almaya çağıran bir dilekçe imzaya açıldı. Tartışmanın büyümesi üzerine, muhafazakârların ılımlı olmayı öğrendiğini ısrarla vurgulayan Ennahda lideri Raşid Gannuşi, partisinin "İslam'ın özünü ve öğretilerini temsil etmeyen bu sloganları kınadığını" söyledi. Gannuşi sayıları az olan Tunuslu Yahudilerin, "eşit haklara ve yükümlülüklere sahip hakiki yurttaşlar" olduğunu belirtti. Gannuşi ayrıca, Tunus Yahudi cemaatinin lideri Roger J. Bismuth'u arayıp özür diledi. Eskiden Gannuşi gibi sürgüne giden bir muhafazakâr olan Tunus Başbakanı Hamadi Jebali, Bismuth'u kabul ederek üzüntülerini bildirdi. Yine de, Haniye'nin ülkeden ayrılmadan önce yaptığı mitingde, taraftarları İsrail bayrağına ayaklarını sildi. Yaşanan çirkinlik (belki de bilhassa bu çirkinlik) de dâhil olmak üzere tüm olanlar için sevinmemiz gerektiğini düşünüyorum. Öfkeden beslenen, cehaletle güçlenen, resmi medya tarafından kışkırtılan ve Filistinlilerin sıkıntıları yüzünden iyice artan Yahudi düşmanlığı, Arap dünyasında yaygın. Bu düşmanlık, ezilen Arap toplumlarında herhangi bir tartışmayla karşılaşmadan uzun süre alttan alta kaynadı. Bu yüzden, ortaya çıktığında tepkilere yol açması ve hararetle tartışılması iyi bir şey.
![]() |
| Mısır, Şubat 2011 |
Ayrıca Yahudi düşmanlığının aslında "İslam'ın özünü yansıtmadığını" göstermenin de olası bir ilk adımı. Araplar her yerde, açık toplumlarla ilgili temel bir şeyi öğreniyor: Birbirleriyle nasıl uzlaşmayacaklarını. En derin ve önemli devrim, zihinlerinde olandır. Czeslaw Milosz'un unutulmaz ifadesiyle "tutsak akıl", yerini muktedir akla bırakıyor. Bu değişim geri döndürülemez. Arapların sindirilme devri bitti. Onlar devri len diktatörlerinin, dikkatleri ülke içindeki adaletsizlikten uzaklaştırmak için sıkça kullandıkları İsrail bahanesinden bıktı. Tunus'taki eski diktatörlük döneminde, Haniye'nin ülkeyi ziyaret etmesine izin verilmezdi ve o korkunç sahneler yaşanmazdı. Ama görünüşteki tüm sakinliğine rağmen, Devlet Başkanı Zeynel Abidin Bin Ali dönemindeki Tunus çok daha kötü bir durumdaydı. Mısır'da tart ışmalar, kadın hakları konusu da dâhil olmak üzere aynı şekilde özgürleşiyor. Samire İbrahim'in, sokak gösterileri sırasında kendisini tutuklayan ve "bekâret testi" yapan askerlere karşı yürüttüğü cesur kampanya, kadınlara yönelik tacizi gündeme taşıdı ve bu konudaki tartışmanın fitilini ateşledi. Bir idari mahkeme, ordunun kadın göstericilerin haklarını ihlal ettiğine çoktan karar verdi. Askeri bir hapishanede yapılan bekâret testinde bir adam, İbrahim'in bakire olduğunu ilan ederek bunu belirten bir tutanağı imzalamasını istemeden önce, çıplak haldeki kadını, alay eden askerlerin önünde beş dakika boyunca muayene etti.
![]() |
| Mısır, Aralık 2011 |
Kahire Amerikan Üniversitesi'nden tarih Profesörü Hal it Fehmi, "İbrahim'in davası, kadınların kendi bedenlerine dair hakları konusundaki en önemli gelişme. Dava, çok sayıda cesur eylemin meydana geldiği 2011 ayaklanmasının en önemli olayı" dedi. Bu doğru. Arap toplumlarındaki Yahudi düşmanlığı gibi, kadınların aşağılanması ve boyunduruk altına alınması da genelde sessizlikle karşılandı. Tahrir Meydanı'ndaki göstericileri uzaklaştıran askerler taraf ından dövülüp soyulurken kameralara yakalanan "mavi sutyenli kız" vakası, tabuların devrilmesini sağladı. İbrahim'in davası bunu güçlendiriyor. Hüsnü Mübarek'in devrilmesinde önemli bir rol oynayan kadınlar, gölgelerden çıktı. İsyanlar bir yandan, başta ılımlılar olmak üzere muhafazakâr partileri Tunus ve Mısır'da iktidara taşırken diğer yandan, sosyal sorunlar ve inanç ile moderniteyi uzlaştırma konusunda halen sert tartışmalar sürüyor. Bu süreçler arasındaki gerilimler yıllarca sürecek. Ancak ben, laik modeli ayakta tutan ordu ile İslami yönelimli siyasi güçler arasındaki gerilimlerin uzun süredir görüldüğü Türkiye'nin, yararlı bir model sunduğunu düşünüyorum. Türkiye daha fazla demokrasi ile dinin birbiriyle çatışmadığı bir Müslüman ülke olabileceğini kanıtladı.



Hiç yorum yok:
Yorum Gönder