Lenin Nisan Tezlerinde daha önceki görüşlerinden hangilerini değiştirdi? O, sosyalist devrimin uluslararası karakteri kuramını veya sosyalist yola geçişin geri Rusya’da ancak Batının doğrudan işbirliğiyle gerçekleşebileceği fikrini bir an bile terk etmedi. Ama Lenin burada ilk kez, ulusal koşulların çok geri olması nedeniyle Rus proletaryasının ileri ülkelerin proletaryasından daha önce iktidara gelebileceğini açıklıyordu.
Şubat devrimi, tarım sorununu ve ulusal sorunu çözmeye gücünün yetmeyeceğini kanıtlamıştı. Köylülük ve Rusya’nın ezilen halkları, demokratik hedeflere ulaşma mücadelelerinde, Ekim devrimini desteklemek zorunda kaldılar. Rus proletaryasının iktidara Batı proletaryasından önce ulaşmasının sebebi, sadece Rus küçük-burjuva demokrasisinin Batıdaki kardeşinin yüklendiği tarihsel görevi yerine getirememesidir. 1905’te Bolşevizm ancak demokratik görevlerin yerine getirilmesinden sonra proletarya diktatörlüğü mücadelesine geçme eğilimindeydi. 1917’de proletarya diktatörlüğü, demokratik görevlerin yerine getirilememesinden doğdu.
Ama Rus devriminin bileşik karakteri o noktada da durmadı. İktidarın işçi sınıfı tarafından ele geçirilmesi otomatik olarak “asgari program” ile “azami program” arasındaki ayrım çizgisini ortadan kaldırdı. Proletarya diktatörlüğünde –ama yalnız orada– demokratik sorunların sosyalist sorunlara dönüşmesi kaçınılmaz oldu, her ne kadar Avrupalı işçiler bize “nasıl yapılacağını” henüz göstermemiş olsa bile.
Batıyla Doğu arasındaki bu devrimci sıra değişikliği, Rusya’nın ve tüm dünyanın kaderi için tüm önemine rağmen, tarihsel olarak sınırlı bir öneme sahiptir. Rus devrimi ne kadar öne çıkarsa çıksın, dünya devrimine bağımlılığı ne ortadan kalktı, ne de azaldı. Demokratik reformların sosyalist reformlara doğru ilerlemesi olanağı, doğrudan yerel koşulların bir bileşimiyle –en başta da proletaryayla köylülüğün karşılıklı ilişkisiyle– yaratılır. Ama son noktada sosyalist dönüşümün sınırlarını, ekonomi ve politikanın dünya arenasındaki koşulları belirler. Ulusal hamle ne kadar büyük olursa olsun, gezegenin üzerinden atlamayı mümkün kılmaz.
“Troçkizmi” mahkûm ederken Komünist Enternasyonal, dümene geçen ve Batıdan destek görmeyen Rus proletaryasının, “iktidara işbirliği sayesinde geldiği geniş köylü kitleleriyle hasmane çatışmalar yaşayacağı” fikrine olağanüstü bir güçle saldırmıştı. Tarihsel deneyimin bu öngörüyü –şu anki eleştirmenlerin Rusya’da proletarya diktatörlüğü fikrini bile kabul etmediği 1905’lerde Troçki tarafından formüle edilen– tamamen yalanladığı düşünülse bile, köylülüğün güvenilmez ve tehlikeli bir müttefik olduğu fikrinin Lenin dahil tüm Rus Marksistlerinin ortak görüşü olduğu inkâr edilmez bir gerçektir. Gerçek Bolşevizm geleneğinin, işçilerle köylüler arasında kendinden menkul çıkar uyuşması kuramıyla hiçbir ilgisi yoktur. Tam tersine, bu küçük-burjuva teorinin eleştirisi, Marksistlerin Narodniklerle giriştikleri uzun mücadelede her zaman çok önemli bir unsur olmuştur.
“Rusya’da demokratik devrim dönemi kapandıktan sonra” diye yazıyordu Lenin 1905’te, “proletarya ile köylülüğün «ortak irade»sinden bahsetmek bile gülünç olacaktır...” “Toprak sahibi bir sınıf olarak köylülük, (sosyalizm için) mücadelede, burjuvazinin demokrasi mücadelesinde oynadığı güvenilmez kaypak rolü oynayacaktır. Bunu unutmak sosyalizmi unutmak, proletaryanın gerçek çıkar ve görevleri konusunda kendini ve başkalarını kandırmak olur.”
1905’te, devrim boyunca sınıfların birbirleriyle bağıntılarıyla ilgili kendi çalışmaları için oluşturduğu bir şemada Lenin toprak mülkiyetinin tasfiyesinden sonra oluşması gereken durumu şu sözlerle nitelendiriyordu: “Proletarya, sosyalist devrim uğruna, daima demokratik kazanımların korunması için mücadele eder. Bu mücadele sadece Rus proletaryasıyla neredeyse imkânsız olur ve eğer Avrupa’nın sosyalist proletaryası Rus proletaryasının yardımına gelmezse ... yenilgi kaçınılmaz hale gelir. ... Bu aşamada liberal burjuvazi ve hali vakti yerinde köylülük (ve orta köylülüğün bir kısmı) bir karşı-devrim örgütleyeceklerdir. Rus proletaryasıyla Avrupa proletaryasıysa devrimi örgütleyeceklerdir. Bu koşullarda Rus proletaryası bir ikinci zafer kazanabilir. O zaman dava kaybedilmemiş olur. İkinci zafer Avrupa’daki sosyalist devrim olacaktır. Avrupalı işçiler bize «nasıl yapılacağını» gösterecektir.”
Yaklaşık olarak aynı günlerde Troçki şöyle yazıyordu: “Köylü nüfusun ezici çoğunlukta olduğu geri bir ülkede, bir işçi hükümetinin çelişkili durumu çözüme ancak uluslararası ölçekte, proletaryanın dünya devrimiyle ulaşabilir.” İşte Stalin’in daha sonra “Leninist proletarya diktatörlüğü teorisiyle Troçki’nin teorisi arasındaki büyük uçurumu” göstermek için alıntıladığı sözler bunlardı. Ne var ki bu alıntılar, o zamanlar Lenin ve Troçki’nin devrimci kavrayışları arasındaki kesin farklılığa rağmen, köylülüğün “istikrarsız” ve “kaypak” rolüne ilişkin görüşlerinin o günlerde dahi çakıştığını kanıtlar.
1906 Şubatında Lenin şöyle yazar: “Köylü hareketini sonuna kadar destekliyoruz, ama unutmamalıyız ki bu, sosyalist devrimi getirebilecek ve getirecek sınıfın değil, başka bir sınıfın hareketidir.” “Rus devrimi” diye açıklar 1906 Nisanında, “muzaffer olmak için gerekli güce sahiptir. Ama zaferinin meyvelerini koruyacak güce sahip değildir ... zira küçük ölçekli sanayinin çok geliştiği ülkelerde, köylüler de aralarında olmak üzere küçük ölçekli üreticiler, özgürlükten sosyalizme giderken kaçınılmaz olarak proletaryanın karşısına geçeceklerdir... Restorasyonu önlemek için Rus devriminin ihtiyaç duyduğu şey Rus yedek kuvvetleri değildir; onun dışarıdan yardıma ihtiyacı vardır. Dünyada böyle bir yedek kuvvet var mı? Evet var: Batının sosyalist proletaryası.”
Çeşitli kombinasyonlara bürünen ama temel olarak değişmeyen bu düşünceler, tüm gericilik ve savaş yılları boyunca korundu. Örnekleri çoğaltmaya gerek yok. Partinin devrim kavrayışı en öz ve nihai şeklini devrimci olayların ateşinde almak zorundadır. Eğer Bolşevizm teorisyenleri daha devrimden önce “tek ülkede sosyalizm”e meyletseydi, bu teori doğrudan iktidar mücadelesi döneminde iyice olgunlaşırdı. Gerçekte böyle mi olmuştu? Cevabı 1917 yılı verecektir.
Lenin Şubat devriminden sonra Rusya’ya gitmek için ayrılırken, İsviçre işçilerine bir veda mektubu yazdı: “Rus proletaryası kendi güçleriyle sosyalist devrim zaferine ulaşamaz. Ama .... en başta gelen, en güvenilir müttefikinin, Avrupa ve Amerika sosyalist proletaryasının, nihai kavgaya girmesinin koşullarını oluşturabilir.”
Lenin’in Nisan konferansında resmen kabul edilen önergesi şöyle diyor: “Avrupa’nın en geri ülkelerinden birinde, küçük köylü yığınları arasında harekete geçen Rus proletaryası, sosyalist dönüşümün hemen gerçekleştirilmesini kendine hedef biçemez.” Bu ilk satırlarında partinin teorik geleneğine sıkı sıkıya bağlı olmasına rağmen önerge yeni bir yola doğru adım atıyor. Şöyle denmekte: Köylü Rusya’da bağımsız bir sosyalist dönüşümün mümkün olmaması, bize asla, sadece demokratik ödevler adına değil, aynı zamanda toprağın kamulaştırılması, bankalar üzerinde kontrol vs. gibi “sosyalizme doğru pratikte olgunlaşmış bir dizi adım” adına iktidarı ele geçirmekten vazgeçme hakkını vermez. “Sosyalist bir devrimin nesnel önkoşullarının ... daha gelişmiş ileri ülkelerde” bulunması sayesinde, anti-kapitalist önlemler daha da ileri gidebilirler. Kalkış noktamız bu olmalıdır. “Sadece Rusya’nın koşullarından bahsetmek” diyor Lenin konuşmasında “bir hatadır. ... Dünya çapındaki hareket bizi bir toplumsal devrimle yüz yüze getirene kadar Rus proletaryasının önünde bulunan görevler neler olacaktır; bu önergede ele alınan temel sorun budur.” Şurası çok açık ki, Lenin’in Nisan 1917’de “eski Bolşevikler”in demokratik sınırlılığına karşı zafer kazanmasının ardından, partinin benimsediği hareket noktası ile tek ülkede sosyalizm teorisi arasındaki mesafe, cennetle dünya arasındaki kadardır!
Bu andan itibaren, partinin gerek başkentteki gerekse eyaletlerdeki tüm örgütlerinde, soruna aynı gözle bakıldığını görüyoruz: İktidar mücadelesinde, devrimin bir sosyalist devrim olarak sonraki kaderini, ileri ülkelerdeki proletaryanın zaferinin belirleyeceğini unutmamalıyız. Bu formüle karşı çıkan yoktu, aksine herkesin kabul ettiği bir önerme olarak tüm tartışmaların ön kabulüydü.
http://noromarksizm.blogspot.com/2012/02/tek-ulkede-feodalizm-mumkun-mu-ksm-2.html
Bilim, felsefe, kuram, ideoloji ve politikayı tartışmayı gönülden sevenlerin buluşma mekanı...
Kısmı Zaferlerden Kökten Kurtuluş
"Almanya için bir ütopyacı düş olan şey, radikal devrim, insanın genel kurtuluşu değil, kısmi, sırf siyasal bir devrim, yapının temellerini ayakta bırakan bir devrimdir. (...) kısmi bir kurtuluş (...) sivil toplumun bir kesiminin kendisini kurtararak genel egemenliğe ulaşmasıdır. (...) Ama Almanya'da hiçbir sınıf, onu toplumun yıkıcı temsilcisi yapacak cüret, kararlılık ve acımasızlığa sahip değildir... Almanya sonuna kadar giden bir devrim yapmadıkça, devrim yapmış olamaz. Almanya'da Ortaçağ'dan kurtuluş Ortaçağ üzerindeki kısmi zaferlerden de kurtuluşla mümkündür."
"Bu sosyalizm, genel olarak sınıf farklılıklarının; bu sınıf farklılıklarının dayandıkları bütün üretim ilişkilerinin; bu üretim ilişkilerine tekabül eden bütün toplumsal münasebetlerin ortadan kaldırılmasına; bu toplumsal münasebetlerden çıkan bütün düşüncelerin alaşağı edilmesine varana kadar devrimin sürekliliğinin ilanıdır ve, zorunlu bir geçiş uğrağı olarak proletaryanın sınıf diktatörlüğüdür.''
"Bizim için mesele, özel mülkiyetin şekil değiştirmesi değil, yokedilmesi; sınıf uzlaşmazlıklarının yumuşatılması değil, sınıfların ortadan kaldırılması; varolan toplumun iyileştirilmesi değil, yeni bir toplumun kurulması olabilir ancak".
Acımasız bir eleştiri, tümüyle serbest düşünme, gerçeğe mutlak sadakat ve bilimle...
Sevgiyle kalın...
"Bu sosyalizm, genel olarak sınıf farklılıklarının; bu sınıf farklılıklarının dayandıkları bütün üretim ilişkilerinin; bu üretim ilişkilerine tekabül eden bütün toplumsal münasebetlerin ortadan kaldırılmasına; bu toplumsal münasebetlerden çıkan bütün düşüncelerin alaşağı edilmesine varana kadar devrimin sürekliliğinin ilanıdır ve, zorunlu bir geçiş uğrağı olarak proletaryanın sınıf diktatörlüğüdür.''
"Bizim için mesele, özel mülkiyetin şekil değiştirmesi değil, yokedilmesi; sınıf uzlaşmazlıklarının yumuşatılması değil, sınıfların ortadan kaldırılması; varolan toplumun iyileştirilmesi değil, yeni bir toplumun kurulması olabilir ancak".
Acımasız bir eleştiri, tümüyle serbest düşünme, gerçeğe mutlak sadakat ve bilimle...
Sevgiyle kalın...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder